30 Ocak 2010 Cumartesi

Coca Cola ve mutluluk

Coca Cola'nın mutluluk makinesi virali, 12 ocakta youtube'da yerini aldı. Bu kadar kısa sürede 1.200.000'den fazla seyredildi. Süper bir rakamı yakaladı, peki bu videonun bu kadar izlenmesinin sebebi neydi? Herkes biraz mutluluğu arar, mutlu etmenin yöntemi nedir; birilerine karşılıksız bir şeyler vermek... Beklenmeyen anda hediyelerini alan, videodakilerin yüzünde o mutluluk hali oluşuyor. Coca Cola, mutluluk veriyor ve bunu vaad etmekle kalmayıp, bu video ile bunu yansıtıyor. Markanın akılda kalan duygusu, güzel bir tebessüm. Seyrederken, acaba şimdi ne olacak diye bir merakta oluşuyor. Repliklere gerek kalmadan duygu aktarımını sağlamışlar.

youtube coca cola happiness machine

3 Ocak 2010 Pazar

Bir Günlük Yaşam

Önce dağlara gitti, aradı neyi aradığını bilmeden. Pek de haz almamıştı, denizi denedi ama deniz onu savurdu. Kıyıya yöneldi, kalabalığın arasında şaşkına döndü. Burada her renk vardı, sesler geliyordu, karmaşa hüküm sürüyordu. Ne kadar ilgi çekiciydi. O da ne, üzerine doğru kocaman bir şey geliyordu. Hemen başka yöne döndü, zor kurtardı kendini. Düüüüt, diye bir ses duydu, oradan da ürküp, uzaklaştı. Çocuklar gördü, hemen onlara yaklaştı. Kokularını alıyordu onların, zararsızlığın ve masumiyetin kokusu. Çok uzun sürmedi çocuklarla macerası, onu tutmaya çalışmaları ile çocukların oluşturduğu kalabalıktan da uzaklaştı. Hemen yanından bir martı geçti, onun arkasına takıldı ama hızına yetişemedi, vazgeçti. Garip bir sesle tekrar irkildi, kocaman bir balık yaklaşıyordu. Olamaz, balıktan insanlar iniyordu. Hemen gitti, ama bu teneke gibiydi, cansızdı, balık gibi denizde giden ama balık olmayan şey… İnsanlar yoğun bir patırtı ile üstüne üstüne geliyorlardı, onlardan korkuyor ve yanlarında savunmasız hissediyordu kendini. Hemen uzaklaştı. Daha içlere yöneldi, ağaçlar vardı bu kalabalıkta. Onların yanına yaklaştı, arıyı gördü ama o da yalnız sayılırdı. Kovanları yoktu arının… Arının yanında durdu, pek büyük çiçek tarlaları da yoktu burada.
Bir çocuk ona koşmaya başladı, izin verdi kendisine yaklaşmasına ama ona dokunmaya çalışması ile tekrar irkildi. Neydi bu sahiplik duygusu… Ya vurdumduymazlardı, onu önemsemeyen ezecek kadar önemsiz gören insanlar vardı ya da ona sevgiyle yaklaşıp, güzel kanatlarını tutmak isteyenler. Kanatları olmadan uçabilir miydi bir kelebek? Böyle sevgi olur muydu? Bu insanlar ne kadar da garipti, onu sadece gözlerindeki ışıltı ile seyreden, onun varlığını kabul edip, ona zarar vermeyen insanlar neredeydi? Kızmıştı insanlara, dünya ne kadar da ilginçti, hava kararmaya başlamış ve onun görecekleri azalmıştı. Tam bunları düşünürken, zamanın ne kadar da boşa gittiğini fark etti. Bir iki saat içinde ölecekti. Şimdiden kanatlarının ağırlaşmaya başladığını hissediyordu. Görmek, tanımaktı amacı. Çiçekler belki de onun gerçek dostuydu. Annesi onu boşuna mı bir çiçeğin yanına bırakmıştı. Kanatlarını çiçeğin yanında açmış, ilk uçuşunu onun yanında denemişti. Hem o çiçek, kendisine dokunmasına, üzerinde hareket etmesine izin vermemiş miydi? Birbirlerini oldukları gibi kabul etmişlerdi. Çiçeklere dönecekti, ait olduğu yere. Daha fazla çiçekle dost olacak ve onların arasında gözlerini yumacaktı. Geldiği dağın eteklerine hızla uçmaya başladı.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Güzel Bir Şarkı İle 2010'a Merhaba

Bu seneye güzel bir şarkı ile merhaba diyelim. Norrda, Infinitive Face, farklı enstrümanların kullanıldığı, kulağa hoş gelen bir parça.
Norrda, Infinitive Face

Şarkının sözleri;

no pain my love
nothing's left to suffer anymore
no rain my child
earths are full from top to the core
with rage and hate
and the gaze of the infinite face
we come and we go
pray for the road
can't find a way
help for your lost soul

we were in greed
black and deep
this hole inside of me wants everything
calls it the needs
we throw the seeds
wait them to grow and get us freed
from rage and hate
and the gaze of the infinite face
we come and we go